
Kolajen Hakkında Her Şey: Soru ve Cevaplar
Kolajen nedir?
Kolajen; Glisin, prolin, hidroksiprolin, alanin, glutamin adı verilen belirli amino asit dizilerinden oluşan yapısal bir protein molekülüdür. Bağ dokularındaki ana proteindir ve tüm proteinlerin% 30’unu oluşturur.
Kolajen, 1980’lİ yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nde, en çok dudakları dolgunlaştırmak ve çizgileri yumuşatmak için pahalı bir enjekte edilebilir dolgu maddesi olarak bilinirken, son yıllarda, çok yüksek molekül yapısındaki kolajenin, hidrolize edilerek Hidrolize Kolajen Peptite dönüştürülmesi ve böylece biyoyararlılığının artırılması, çok değişik çeşit ve formlara sahip kolajen takviyesi halinde piyasaya sürülmeleri, pandemiden sonra tüketicilerin bağışıklık sistemlerini güçlendirme adına takviye edici gıdalara olan ilgisinin artması gibi faktörlerle tüm takviye edici gıdalarla birlikte Hidrolize Kolajen Peptit popüler olmaya başladı.
Kolajen takviyelerinin 2014 yılında pazar payı sadece 50 milyon dolar iken global ölçekte bu payın 2025 yılına kadar 6,5 milyar dolara ulaşacağı tahmin edilmektedir.
Kolajen üzerine yapılan araştırmalarda, kolajenin cildi iyileştirip, artrit semptomlarını hafifletip, yara iyileşmesini destekleyip, kas kaybını önleyebileceği ortaya konması ile tıp çevrelerinde kolajene dair ön yargılar yıkılmaya başladı.
Kolajen genellikle “vücudun çatısı” veya “bedeni bir arada tutan yapıştırıcı” olarak da anılır. Kolajen, cildin kuru ağırlığının yaklaşık% 75’ini oluşturur. Kolajen cildin dolgun görünmesini sağlayan ve kırışıklıkları azaltan bir vücut komponentidir. Ayrıca kolajen tendonlarımızı, kemiklerimizi ve eklemlerimizi korumak ve onarmak için ihtiyaç duyduğunuz amino asitler prolin ve glisin açısından da zengindir.
Kolajen vücutta en bol bulunan proteinlerden biridir. Kolajen “deriden kemiklere, kaslara, tendonlara ve bağlara kadar vücudumuzdaki bağ dokusunu oluşturan ana yapısal proteindir”.
Kolajen cildimizin yüzde 80’ini oluşturur ve elastin adı verilen başka bir proteinle birlikte çalışır ve cildimize elastikliği sağlar. Ancak yaşlandıkça vücudumuz doğal olarak kolajen üretimini azaltmaya başlar. Kolajen “ciltteki protein ipleri” olarak tanımlanabilir. Gençken halat gergin kalır ama biz yaşlandıkça uçlar yıpranmaya başlar ve gevşer. Esasen, vücudumuz, kaybettiğimiz kolajeni, parçalandığı kadar çabuk yenileyemez.
Takviyelerdeki kolajen peptitler (hidrolize kolajen olarak da adlandırılır) farklıdır. Kolajen ile aynı amino asitlerden yapılırlar ancak vücudumuz tarafından daha kolay emilirler. Bunun nedeni, kollajenden çok daha kısa amino asit zincirleri olmaları ve onların kan dolaşımımıza daha kolay emilmeleridir/sindirilebilir olmalarıdır. Kolajenin ayrıca güçlü bir yara iyileştirici görevi gördüğü, kanamayı durdurabildiği, bağışıklık sistemi üzerine faydalı olduğu ve yeni kan damarı oluşumunu teşvik ettiği gösterilmiştir.
Bitkisel kaynaklı kolajen var mıdır?
Kolajen hayvansal kaynaklı doğal bir proteindir. Dolayısıyla, bitkisel kollajen veya vegan kolajen diye bir ürün yoktur. Eğer bu şekilde pazarlanan bir ürün varsa dikkat etmek gerekir. Çünkü bu ürünler kollajen içermezler.
Kolajen eklemlere, kıkırdak dokuya fayda sağlar mı? Kolajenin eklem ağrıları üzerine etkisi var mı?
Kolajen, hücreler arası bağ dokusunu koruyan, esneklik sağlayan, kemik yapısını güçlendiren proteindir. Kolajenin etkili olduğu noktalardan biri de eklemlerdir. Kolajen; Glisin, prolin, hidroksiprolin, alanin, glutamin adı verilen belirli amino asit dizilerinden oluşan yapısal bir protein molekülüdür. Kolajen, tendonlarımızı, kemiklerimizi ve eklemlerimizi korumak ve onarmak için ihtiyaç duyduğunuz amino asitler prolin ve glisin açısından da zengindir. Yapılan araştırmalar, kollajen tüketmenin yaşla zayıflamış kemiklerdeki yoğunluğu artırabileceğini ve eklem, sırt ve diz ağrısını iyileştirebileceğini göstermiştir.
Yaşlanmaya bağlı olarak eklem dokularında bir takım deformasyonlar oluşabilir. Kemik erimesi, romatoid artrit ve çeşitli eklem sorunları eklemlerde ağrılara neden olabilmektedir. Ayrıca sporcularda da eklemlerin yoğun bir şekilde kullanılmasına bağlı olarak ağrılar oluşabilmektedir.
Eklem ağrılarının görüldüğü kişiler üzerinde yapılan araştırmalarda 24 haftalık süre boyunca her gün 10 gram kolajen tüketen kişiler ve kullanmayan kişiler arasında değerlendirmeler yapılmıştır. Kolajen kullanan kişilerin kullanmayan kişilere göre dinlenme ve hareket esnasında eklem ağrılarının azaldığı görülmüştür.
Eklemler için kolajen takviyesi alan osteoartritli ve romatoid artritli hastaların;
- Eklem ağrılarında azalmaların olduğu,
- Kemiklerin güçlendiği,
- Eklem işlevlerinin rahatladığı görülmüştür.
Eklemler için kolajen tüketen kişilerin gündelik hayatlarında daha rahat hareket ettikleri de yapılan araştırmalarda gözlemlenen durumlar arasında bulunmaktadır. Eklemlerde görülen kıkırdak dokunun deformesinde de iyileşme hızını artıran kolajenin, eklem ağrılarının geçmesinde de etkili olduğu görülmüştür.
Kolajen, kıkırdak üretimini uyarmaya yardım eden bir proteindir. Kıkırdak, kemiklerin eklemde yer alan uç kısımlarında bulunur ve kemikleri aşınmaya karşı korur. Eklemlerin esnek bir biçimde ve rahatça hareket etmesini sağlar. Yaşlanmayla birlikte azalan kolajen üretimi, kıkırdak dokunun zayıflamasına yol açar. Kıkırdağın zayıflamasına bağlı olarak eklemde yer alan kemikler zarar görür. Eklem yapısı bozulur ve eklemin hareketleri kısıtlanır. Tüm bu süreçler sonucu eklemlerde ağrı meydana gelir. Ağrıyla birlikte eklem hareketleri iyice kısıtlanır. Kolajen takviyeleri sayesinde eklemdeki ağrı azaltılabilir ve eklem katılığında azalma görülebilir. İleri yaştaki kişilerde sık görülen bir eklem hastalığı olan osteoartritin neden olduğu sorunların iyileştirilmesinde takviyeler olumlu etki yapabilir.
Sürekli diz ağrılarından şikâyet eden kişiler için kolajenin sunduğu faydalardan biri de ağrı kesici olmasıdır. Diz kapağında oluşan ağrıların tedavisinde de kolajen doğal yollardan alınarak vücut desteklenmelidir.
Kolajen üzerinde yapılan araştırmalara bakıldığında yaşlanmayla birlikte ortaya çıkan kas kayıplarını da önleyerek vücudun zayıflamasını önlediği bilinmektedir. Bilim adamlarının araştırmalarına göre günde 15 gram kolajen alanların haftada 3 kere ağırlık kaldıranlara göre daha fazla kas yapısı oluşturduğu görülmüştür.
Diz ağrılarının bir kısmı bacaklardaki kas ve kemik zayıflığından kaynaklanmaktadır. Kolajen bileşenleri ise sadece eklemleri değil kas ve kemik yapısını da güçlendirdiği için vücut ağırlığının eklemlere yönelmesini engellemektedir.
Eklem ve Diz Ağrılarında Kolajen Kullanımı Nasıl Olmalıdır?
Kolajen, vücuda dıştan değil içten etki eden bir özelliğe sahiptir. Bu nedenle düzenli kullanımda doğru etkiyi gösterecektir. Uzmanlar tarafından yapılan açıklamalara bakıldığında kolajenlerin 8-12 hafta aralığında sürekli olarak (aralıksız her gün) kullanılması gerekmektedir. Daha az süre kullanılması halinde etkisinin zayıf olacağı düşünülmektedir. Ayrıca vücuda alınan kolajenlerin eklemlerde birikmesi ile vücuttaki kolajen üretimini uyarabileceği de yapılan çalışmalarda görülmüştür.
Kolajen kilo aldırır mı?
Kolajen, protein tabiatında oldukça önemli doğal bir bileşendir. Vücudumuzdaki bağ dokularının %90’ını, cildimizin ise %70’ini oluşturur. Proteinler uzun süre tok tutar, yağ dokusunun azalmasını, kas dokusunun güçlenmesini sağlar, eklemlerin güçlenmesini ve cildin sıkılaştırılmasına katkıda bulunur, bağırsak sisteminin doğru bir şekilde çalışmasına yardımcı olarak metabolizmayı düzenler. Kilo aldırıcı bir özelliğe sahip değildir. Araştırmalar da genel olarak bunu desteklemektedir. Kolajen destek gıda olarak kullanıldığında doygunluk ve tokluk hissi yaşattığı için kilo almaya değil, kilo vermeye yardımcı olur. Dolayısıyla, kolajen takviyesi veya kolajen içeren gıda ürünleri tüketmek kilo alımıyla doğrudan ilişkili değildir. Önerilen dozlarda kullanılan kolajen takviyeleri veya kolajen içeren gıdalar kilo aldırmazlar.
Zayıflamak için kolajen nasıl kullanılmalı
Kolajen, protein tabiatında oldukça önemli doğal bir bileşendir. Vücudumuzdaki bağ dokularının %90’ını, cildimizin ise %70’ini oluşturur. Proteinler uzun süre tok tutar, yağ dokusunun azalmasını, kas dokusunun güçlenmesini sağlar, eklemlerin güçlenmesini ve cildin sıkılaştırılmasına katkıda bulunur, bağırsak sisteminin doğru bir şekilde çalışmasına yardımcı olarak metabolizmayı düzenler. Kilo aldırıcı bir özelliğe sahip değildir. Kolajen destek gıda olarak kullanıldığında doygunluk ve tokluk hissi yaşattığı için öğün aralarının uzamasına ve öğünlerde daha az miktarda yemekle doymaya sebep olur. Bu yüzden kolajen takviyelerini her gün öğünlerden önce, örneğin sabah kahvaltısının yapıldığı saatlerde kahvaltı yerine kolajen takviyelerini kullanmak, bize doygunluk sağlayacağı için yeme ihtiyacımızı gidermiş ve ana öğün bir kaç saat ötelemiş olur. Böylece gün boyu fazla gıda alımının önüne geçmiş oluruz. Kilo almaktan şikâyet eden tüketiciler genellikle gereğinden fazla yemek yiyen kişilerdir. Fazla gıda fazla enerji demektir. Fazla gıda tüketmekle, günlük enerji ihtiyacımızdan (1800-2200 Kcal) daha fazlasını vücudumuza alırız. Fazladan alınan enerji vücutta kullanılamadığından yağa dönüştürülerek vücudun değişik bölgelerinde (ağırlıklı olarak erkeklerde bel, bayanlarda kalça bölgelerinde) depolanılırlar. Ne kadar enerji ne kadar kilo yapar sorusunun cevabı ise şudur: Günlük enerji ihtiyacının üzerinde fazladan alınan her bir 7,5 Kcal’lik enerji 1 g vücut yağı oluşturur. 7500 Kcal ise 1000 g. Bu hesabı eksik alınan enerji için de kullanabiliriz. Yani, günlük enerji ihtiyacının altında eksik alınan her bir 7,5 Kcal’lik enerji 1 g vücut yağı yok eder. 7500 Kcal ise 1000 g yağı. Çünkü vücudumuz ihtiyaç duyduğu eksik olan enerjiyi bir yerlerden bulması gerekir. Çünkü yürüyerek, konuşarak, düşünerek enerji harcamaktadır. Bu eksik enerjiyi bir yerlerden tekmil etmesi gerekmektedir. Bunun için vücut yağları kullanılır. Bu şekilde vücut yağlarınının kullanılması da kilo kaybını oluşturur. Bu yüzden kilo almamak için ihtiyacımız kadar yemeliyiz. Kilo vermek için de ihtiyacımızın biraz altında.
Sonuç olarak, zayıflamak amacıyla kolajenin öğünlerden önce tüketilmesi daha uygundur. Bunun için de en uygun kolajen formu, toz formudur. Günlük 10 g alınması gereken toz kolajen, su, süt, yoğurt, çorba vb taşıyıcı bir ürünle karıştırılarak tüketilmesi, kolajenin fonksiyonel özelliklerinin kazanılması yanında kilo vermeye de katkı sağlayacaktır.
Kimler kolajen kullanmalı
Kolajen, vücutta en bol bulunan proteinlerden biridir. Kolajen, deriden kemiklere, kaslara, tendonlara ve bağlara kadar vücudumuzdaki bağ dokusunu oluşturan, onaran ve koruyan ana yapısal proteindir. Kolajen, cildin dolgun görünmesini sağlayan ve kırışıklıkları azaltan bir vücut komponentidir.
Kolajen, genellikle vücudun çatısı veya bedeni bir arada tutan yapıştırıcı olarak da anılır. Kolajenin cildin kuru ağırlığının yaklaşık% 75’ini oluşturur.
Amino asitler, vücudumuzun temel yapı taşlarıdır ve iyileşmemizi, büyümemizi, yaşlanan vücudumuzu onarmamızı ve gençleşmemizi sağlar. Vücudumuzun kolajen üretebilmesi için de gereklidirler.
Kolajen üretimi doğumdan 20 yaş civarına kadar zirve yapar ve yaşlandıkça azalır. Bu azalma, protein liflerinin kademeli olarak bozulmasına neden olur. Bu da cildimizin kurumasına, incelmesine ve kırışıklıkların ortaya çıkmasına neden olur. Ayrıca kemik ve kıkırdak kaybına ek olarak eklemlerimizde artan ağrı, rahatsızlık ve iltihaplanmaya da yol açar. Saçlarımız incelmeye başlayabilir, hormonlarımızın etkisi azalabilir, vücudumuz arıza vermeye ve ağrımaya başlayabilir, sindirim sistemimiz zarar görür ve kendimizi iyi hissetmemeye başlarız. Bu döngüyü azaltmak ve yapımı arttırmak için 20’li yaşlardan sonra takviye edici gıdalarla vücudumuza dışarıdan kolajen alamız gerekir.
Kolajen alma zorunluluğunun sebebi, vücudumuzda sürekli bulunan ve faaliyette olan kolajenaz enzimidir. Vücudumuz sürekli olarak kolajenaz enzimi üretir ve bu enzim vücudumuzdaki doğal kolajeni parçalar. Aslında kolajenaz enzimi, vücudumuzda hep var olan yapım ve yıkım döngüsünün doğal bir parçasıdır. Metabolizma için gerekli bir enzimdir. Bulunması doğal ve gereklidir. Burada dikkat edilmesi gereken husus yıkılan, parçalanan kolajenin yerine yenisini koymaktır. 20’li yaşlara kadar bu mümkün olurken yaşla birlikte ibre “kolajen yıkımı” lehine döner ve yıkılan kolajenin yerine yenisi yeterince konamaz. Bunun sonucu olarak kolajenin rol aldığı fonksiyonlarda gerilemeler meydana gelir: Cildimizde sarkmalar, kırışıklıklar artar, kemik yoğunluğumuz azalır, kas kaybı artar, bağışıklık sistemimiz zayıflar, saçlarımız seyrekleşir, görme yetimiz azalır.
Dolayısıyla, 20’li yaşlardan sonra vücudumuzda yıkılan kolajenin yerine ikame etmek için vücuda kolajen takviyesi yapmak elzemdir. Yapılacak kolajen takviyeleri sürekli fakat ara verilerek olması tavsiye edilmektedir. Kullanıma verilecek aralar yaşa bağlı olarak değişim göstermelidir. Yaş arttıkça verilen aralar kısaltılmalı 60 yaştan sonra ise aralıksız devam edilmelidir. Şöyle ki;
- 25 Yaş Üzeri: 3 ay düzenli kullanım, 3 ay ara verme,
- 35-45 Yaş: 3-4 ay düzenli kullanım, 2 ay ara verme,
- 45-60 Yaş: 3-6 ay düzenli kullanım, 1 ay ara verme,
- 60 Yaş Üzeri: Ara vermeden ya da çok kısa aralar verilerek sürekli kullanım.
Takviye olarak dışarıdan alınan kolajenin, vücudumuzun hangi bölgesinde ihtiyaç varsa oraya gideceği (cilt, kemik, eklem, tendon, saç vb) muhakkaktır. Kolajen dozu kendisinden beklenen yararı görmek için önem arz etmektedir.
Bilimsel çalışmalar verilerinde günlük kolajen takviyesi için önerilen doz, genellikle günde 3,5-10,00 gramdır.
Günümüzde piyasaya arz edilen çok sayıda ve çeşitte kolajen ürünü mevcuttur. Bunların pek çoğu kolajen ile birlikte farklı bileşenleri de ürüne karıştırarak satışa çıkmaktadırlar. Bu yüzden tabii olarak her ürün bir serviste/ölçekte farklı miktarda kolajen içermektedir. Günlük dozu ayarlarken bu faktörlere dikkat etmek gerekir.
Kolajen içeren kremler ile vücudumuzun kolajen ihtiyacı karşılanabilir mi? Bu soruya evet demek oldukça zor. Çünkü orijinal kolajen derinin epidermis tabakasından da aşağı seviyesinde üretildiği bilinmektedir. Kolojen içeren kremlerin (kolajenin) bu seviyeye nüfuz etmesi oldukça zor görünüyor.
Kolajenin sindirim sistemi üzerine etkileri
Kolajenin sindirim sistemi üzerinde birkaç olumlu etkisi vardır. Kolajen, gastrointenstinal sistemi onarabilecek amino asitler içerir ve sindirim sırasında koruyucu bir bariyer olarak görev yapabilir. Ayrıca, kolajen hidrolizatı bazı araştırmalarda mide ve bağırsak sağlığını geliştirebileceği ve iltihaplanmayı azaltabileceği gösterilmiştir. Ancak, kolajenin sindirim sistemi üzerindeki tam etkileri hala araştırılmaktadır ve tam olarak anlaşılmamaktadır.
Kolajenin vücuda faydaları nelerdir?
Kolajenin, daha iyi görünmenin çok ötesinde sağlık için birçok yararı vardır. Bunlar şöyle sıralanabilir:
Cilt sağlığı: Kırışıklıklar, daha gevşek cilt, çatlaklar ve selülit, daha düşük kollajenin bir sonucu olabilir Kolajen, cildin esnekliğini ve sıkılığını koruyarak, yenilenmesini sağlayarak cildin daha genç ve sağlıklı görünmesine yardımcı olabilir. Saç derisini güçlendirir.
Kas sağlığı: Kolajen, kasların güçlenmesine ve genel bir kas destekleyici olarak hareket edebilir. Kolajende bulunan glisin amino asiti, glikozu enerjiye dönüştürmeye ve yağsız kaslar kütlesini artırmaya yardımcı olur. Vücuttaki yağsız kas kütlesinin daha fazla olması, daha hızlı metabolizma anlamına gelir. Çünkü kas, yağdan daha fazla kalori yakar. Kolajen ile birlikte C vitamini almak bu sürece yardımcı olur.
Eklem sağlığı: Kolajen, eklem kıkırdağının korunmasına ve osteoartrit semptomlarının azaltılmasına yardımcı olabilir. Eklem ağrısını azaltır veya önler ve bir anti-enflamatuar görevi görür. Kolajen, bir araba motorundaki yağa benzer şekilde işlev görür. Bağların, tendonların ve eklemlerin sorunsuz bir şekilde kaymasına yardımcı olur. Daha az kollajen, şişmiş, sert ve ağrılı eklemler anlamına gelebilir.
Kemik sağlığı: Kolajen, kemiklerin güçlü kalmasına, yenilenmesine ve osteoporoz riskinin azaltılmasına yardımcı olabilir.
Saç, tırnak ve diş sağlığı: Kolajen, saçların, tırnakların ve dişlerin daha güçlü ve sağlıklı olmasına yardımcı olabilir.
Sızdıran bağırsak sendromu: Sızdıran bağırsak sendromunda bağırsak onarımına yardımcı olur. Sızdıran bağırsak sendromunda toksinlerin sindirim sisteminizden vücuda geri geçebileceği için tüm sistemlere zarar verebilir. Kolajen bağırsakların onarımına ve sızdıran bağırsakları iyileştirmeye yardımcı olabilir.
Karaciğer ve detoks sistemlerini destekler: Glisin, karaciğerinizi toksinlerden korumaya yardımcı olur ve herhangi bir karaciğer hasarının onarılmasına yardımcı olabilir.
Kalbi ve kardiyovasküler sağlığı korur: Kolajenin diğer bir bileşeni olan proline amino asidi, arterleri onarmaya ve onlardan yağ birikintilerini temizlemeye yardımcı olabilir. Ayrıca kan basıncını düşürdüğü de gösterilmiştir.
Bunlara ek olarak kolajenin; uyku düzeninde iyileşme, bağışıklık sisteminizi güçlendirme, kalp sağlığına destek, antioksidan aktiviteye katkı, hastalık, yaralanma veya egzersiz sonrası iyileşmeyi hızlandırma, cinsel sağlık ve hormonal yapıyı geliştirme, iyileştirme ve kilo kontrolüne yardımcı olma gibi etkileri vardır.
Kolajen kullanımı bağışıklığı artırır mı?
Kolajen takviyesinin bağışıklık sistemini artırdığına dair doğrudan bir kanıt bulunmamaktadır. Ancak, kolajen, cilt, kemik, kas ve eklem sağlığı için önemlidir ve sağlıklı bir vücut sistemi, bağışıklık sistemini de kapsayan birçok farklı faktöre bağlıdır. Dolayısıyla, kolajen takviyesi sağlıklı kemik, kas ve eklem fonksiyonunu sürdürmek için faydalı olabilir ve bu da dolaylı olarak bağışıklık sistemini destekleyebilir. Ancak, kesin bir etkiye dair kanıt henüz bulunmamaktadır. Herhangi bir takviye kullanmadan önce doktorunuza danışmanız önerilir.
Kolajen tipleri ne anlama gelir? Ne işe yarar?
Vücudumuzda 28 çeşit kolajen vardır. Vücudumuzdaki kolajenin yaklaşık %80-90’ı tip I, II veya III kolajendir. Her kolajen tipinin lif yapısı genel olarak aynıdır. Kompakt üçlü sarmaldırlar ve üç uzun amino asit zinciri taşırlar. Bununla birlikte, kolajen türleri arasında moleküler düzeyde önemli farklılıklar vardır. Hepsinin temel görevi bağ dokusu yapısını desteklemek olsa da her birinin özelleşmiş birtakım görevleri bulunur. Temel kolajen tipleri:
Tip 1 kolajen: Vücutta bulunan kolajenin %90’ı Tip I kolajendir. Sıkıca demetlenmiş iplikçik yapısında bulunur. Deri, kemik, dişler, tırnaklar, tendonlar, fibröz ve kıkırdak yapısının kurulmasında görevlidir. Kaslarınızı, gözlerinizi, kemiklerinizi ve omurganızı yeniden inşa etmek için iyi bir seçenektir. Ciltteki ince çizgileri ve kırışıklıkları en aza indirmesi ve cildin elastikiyetini ve nemini iyileştirmesiyle ünlüdür. Kolajen Tip I ve III, bağırsak duvarını iyileştirmek için en çok tercih edilen kolajen türüdür. Güçlü tırnaklar ve daha güçlü ve kalın saçlar için elzemdir. Tip 1 ve 3 kolajenin faydaları söz konusu olduğunda her ikisin özelliklerinde pek çok örtüşme vardır. Bu nedenle genellikle her ikisini de içeren takviye edici kolajen ürünlerini rastlanır. Zaten tip I ve III kolajen tipleri doğal olarak bir arada bulunurlar ve üretim sırasında birlikte elde edilirler. Sığır Kolajeni, tip 1 ve III kolajen açısından zengin bir kaynaktır.
Tip 2 kolajen: Bu tipte kolajen fiberleri, Tip I kolajene göre daha gevşek paketlenmiştir. Tip II kolajen, eklemlerdeki kemiklerinizi koruyan bağ dokusu olan kıkırdaklarda protein moleküllerinin çoğunu oluşturur. Ayrıca spinal disklerde ve gözlerde yüksek miktarlarda tip II kolajen mevcuttur.
Kıkırdak bozulması çok fazla eklem ağrısına neden olur. Bu tür rahatsızlıklarda Tip II kolajen kullanımı, eklem sağlığına en çok yardımcı olan kolajen türüdür. Tip II kollajen, aktiviteye bağlı eklem ağrısı ve enflamasyona da yardımcı olabilir. Tavuk deri ve kemikleri Tip II kollajen için en iyi kaynaktır.
Tip 3 kolajen: Kas, organ, gastrointestinal sistem, damar sistemi ve ciltte bulunur. Tip 3 kollajen, vücutta en çok bulunan ikinci tip kolajendir. Bağırsaklarda, kaslarda, kan damarlarında ve uterusta çok miktarda bulunur. Bağırsak iyileşmesi ve cilt elastikiyetini ve hidrasyonunu iyileştirmek için tip 1 kolajen ile birlikte sıklıkla kullanılır. Sığır Kolajeni, tip I ve III kolajen açısından zengindir.
Tip 4 kolajen: Cilt katmanlarında bulunur.
Yaş ilerledikçe vücutta kolajen üretimi azalır ve daha kalitesiz kolajen üretilir. Bu durum sonucunda cilt esnekliğini kaybeder ve kırışıklıklar meydana gelir. Kıkırdak dokusu da zayıflar. Eklemlerle ilgili problemler görülebilir.
İnsan vücudu her üç tür kolajene (Kolajen I ve III ile Kolajen II) de ihtiyaç duyar. Bu nedenle vücudunuzu bir bütün olarak destekleme adına kaliteli ve güvenli hidrolize kolajen peptit kaynaklarını sürekli ve düzenli olarak kullanmak önemlidir.
Hangi kolajen kullanılmalı? Balık kolajeni mi? Sığır kolajeni mi?
Her iki kolajen de protein tabiatındadır. İki protein de 20 farklı aminoasitten oluşur. Aminoasit içerikleri yaklaşık olarak birbirlerine benzerdir. Sığır kolajeni ağırlıklı olarak tip I ve tip III kolajenden oluşurken, balık kolajeni ise daha çok tip I kolajenden oluşur. Molekül büyüklüğü açısından piyasada bulunan balık ve sığır kolajenleri genelde aynı molekül büyüklüğündedir. Klinik açıdan benzer etkiler gösterirler. Sığır kolajeni temini kolay olduğu için balık kolajenine nazaran daha ucuzdur. Aralarındaki 10-12 kat fiyat farkı vardır.
Aminoasit | Sığır kolajeni | Balık kolajeni |
Alanin | 102.04 | 91.48 |
Arginin | 32.86 | 30.45 |
Aspartik asit | 36.65 | 38.82 |
Sistein | 1.24 | 1.28 |
Glutamik asit | 59.53 | 56.08 |
Gylycine | 296.44 | 266.12 |
Histidin | 3.11 | 5.01 |
Hidroksilysin | 8.86 | 6.65 |
Hidroksiprolin | 78.35 | 39.60 |
İsolösin | 6.74 | 5.61 |
Lösin | 17.50 | 16.51 |
Lysine | 22.20 | 19.52 |
Methionine | 7.81 | 15.04 |
N-isobutilglycin | 14.33 | 13.75 |
Phenilalanin | 11.58 | 12.70 |
Prolin | 89.89 | 62.69 |
Serin | 32.02 | 53.87 |
Threonin | 13.20 | 16.89 |
Tyrosin | 1.48 | 2.25 |
Valinin | 12.86 | 12.02 |
Kaynak: Carvalho A, Marques A, Silva T, Reis R. Evaluation of the Potential of Collagen from Codfish Skin as a Biomaterial for Biomedical Applications. Mar Drugs. 2018;16 (12):495.
Kolajenin kardiyovasküler sağlık üzerine etkileri nelerdir?
Kolajenin kardiyovasküler sağlık üzerindeki etkileri hakkında henüz yeterli araştırma yapılmamıştır ve tam olarak netleşmemiştir. Ancak, kolajen takviyelerinin kan basıncını ve arteriyel sertliği azaltabileceğini ve kalp sağlığını koruyabileceğine dair çalışmalar vardır. Takviyelerin düzenli olarak kullanılması; damar tıkanıklığına yol açabilecek yüksek kolesterol, damar sertleşmesi gibi faktörleri iyileştirmede etkili olabilir. Kolajen faydaları arasında damar tıkanıklığının önlenmesi, kalp sağlığına olumlu etki etmesi yer alır. Koroner arter hastalığı, kalp krizi gibi rahatsızlıkların önüne geçebilir.
Kaynak: Anon, 2023. Kolajen nedir? (Erişim Tarihi: 26.03.2023) https://www.medicalpark.com.tr/kolajen/hg-2367
Kolesterol hastaları kolajen kullanabilir mi?
Kolesterol hastaları, kolajen takviyeleri kullanmadan önce doktorlarına danışarak ne kadar kolajen takviyesi almaları gerektiği konusunda bilgi almalıdır. Bazı kolajen takviyelerinin yüksek kolesterol seviyelerine neden olabileceği ve bu nedenle kolesterol hastaları için önerilmeyebileceği öne sürülmüştür. Bununla birlikte, kesin bir kanıt henüz bulunmamıştır ve hastanın bireysel durumuna bağlıdır. Bu nedenle, herhangi bir takviye kullanmadan önce doktora danışmak önemlidir.
Diyabet hastaları kolajen kullanabilir mi?
Diyabet hastaları kolajen takviyeleri kullanmadan önce doktorlarına danışarak ne kadar alabilecekleri konusunda bilgi almalıdır. Bazı araştırmalar, kolajen takviyelerinin kan şekeri seviyelerini artırabileceği veya azaltabileceğini öne sürmektedir ancak kesin bir sonuca ulaşılamamıştır. Bu nedenle, herhangi bir takviye kullanmadan önce doktora danışmak önemlidir. Not edilmesi gereken bir diğer konu ise, kolajen takviyeleri reçetelerine dahil edilen diğer bileşenlere bağlı olarak yüksek kalori ve şeker içerebilir. Diyabet hastaları kolajen takviyesi alırken bu faktörü göz önünde bulundurarak kolajen seçmesi gerekir.
Tansiyon hastaları kolajen kullanabilir mi?
Klinik çalışmalarda kolajen takviyelerinin tansiyon hastaları için herhangi bir olumsuz etkisi bildirilmemiştir. Ancak, herhangi bir takviye kullanmadan önce doktorunuza danışmanız önemlidir, özellikle düzenli olarak kullandığınız ilaçlar varsa. Bazı takviyeler, ilaçlarla etkileşime girebilir ve beklenmedik sonuçlara neden olabilir. Doktorunuzla konuşarak hangi takviyelerin sizin için uygun olduğunu belirleyebilirsiniz.
Vücutta kolajen yıkımını artıran etkenler
Vücutta kolajen yıkımını artıran etkenler arasında stres, düzensiz beslenme, aşırı güneş maruziyeti, sigara içmek, aşırı alkol tüketimi, yüksek kortizol seviyeleri, yaşlanma ve bazı ilaçlar yer alabilir. Bu faktörler kolajen yıkımını hızlandırabilir ve dolayısıyla yaşlanma sürecini hızlandırabilir.
Ancak, sağlıklı bir yaşam tarzı benimseyerek ve düzenli kolajen takviyesi alarak kolajen kaybımızı azaltabiliriz.
Tütün içmekten ve sigara içilen ortamlardan kaçınmak, aşırı güneşe maruz kalmaktan sakınmak, sağlıklı bir diyet ve egzersiz rejimini takip etmek, görünür yaşlanmayı azaltmaya ve kolajeni korumaya yardımcı olabilir, cildi, kemikleri, kasları ve eklemleri daha uzun süre sağlıklı tutar.
Yaşlanma: Yaşlanma süreci, kolajen seviyelerinin zamanla doğal olarak tükenmesine neden olur. Bunu engellemenin bir yolu yoktur.
Yüksek şeker tüketimi: Yüksek şekerli bir diyet, kan şekerlerinin proteinlere bağlanarak gelişmiş glikasyon son ürünleri (AGE’ler) adı verilen yeni moleküller oluşturduğu bir süreç olan glikasyon oranını artırır. AGE’ler yakındaki proteinlere zarar verir ve kolajeni kuru, kırılgan ve zayıf hale getirebilir.
Sigara içmek: Tütün dumanında bulunan birçok kimyasal ciltte hem kolajene hem de elastine zarar verir. Nikotin ayrıca cildin dış katmanlarındaki kan damarlarını da daraltır. Bu, cilde besin ve oksijen verilmesini azaltarak cilt sağlığını tehlikeye atar.
Güneşlenme: Güneş ışığında ultraviyole ışınları, kolajenin daha hızlı parçalanmasına, kolajen liflerine zarar vermesine ve anormal elastinin birikmesine neden olur. Güneş ışığında UV ışınları dermisteki kolajene zarar verir ve cilt yanlış bir şekilde yeniden yapılarak kırışıklıklar oluşturur.
Otoimmün bozukluklar: Bazı otoimmün bozukluklar, antikorların kolojeni hedeflemesine neden olur. Genetik değişiklikler, hücre dışı matrisi etkileyebilir. Üretilen kolajen daha düşük olabilir veya işlevsiz, mutasyona uğramış kolajen olabilir.
Kolajen yıkımını oluşturan bu faktörlere ek olarak şu faktörler de sayılabilir:
- Serbest radikallerin neden olduğu oksidatif stres hasarları,
- Düzenli olarak alınması gereken C vitamini eksikliği,
- Cilt bariyerini çevresel faktörlere (soğuk, kimyasallar vb) karşı yeterince korumamak,
- Yoğun kozmetik kullanımı,
- Uyku bozuklukları,
- Zihinsel ve fiziksel stres nedeniyle artan kortizol.
Beslenmede vücudumuzdaki kolajen üretimini artıran yiyecekler nelerdir?
Vücudumuzdaki kolajen yıkımını tamamen durdurmak mümkün değildir ama kolajen üretimini teşvik etmek elimizdedir. Vücudun kolajen üretimini artırmak için birçok yol vardır. Bunlar:
- Kolajen protein tabiatında olduğu için kolajen üretiminin yapı taşları olan, hayvansal kaynaklı kaliteli amino asitlerin yeterli miktarda alınması gerekir. Bunun için aminoasit kalitesi yüksek olan kırmızı et, tavuk, balık, yumurta, süt, yoğurt ve peynir gibi protein kaynakları tüketmek,
- Bununla birlikte vücutta kolajen üretimi esnasında kolajen çarpraz bağları oluşur, bu bağları oluşturan hidroksilaz enziminin çalışması için A ve C vitaminleri, bakır ve çinko gereklidir. Ayrıca vücudun kolajen üretimini destekleyen lutein içeriği yüksek olan; roka, ıspanak ve lahana gibi yeşil yapraklı sebzeler bol bol tüketmek,
- A Vitamini yönünden zengin besinler (domates, ıspanak, brokoli, greyfurt, pırasa, havuç, kayısı) tüketmek,
- Yine aynı şekilde C Vitamini yönünden zengin yiyecekler (turunçgiller, yaban mersini, çilek, kivi, kavun, maydanoz) tüketmek,
- Uyku düzenine dikkat etmek,
- Bol su içmek,
- Sigara ve alkol tüketiminden kaçınmak.
Cilt bakımına özen gösteriyorum kolajen kullanmalı mıyım?
Cildin sağlıklı ve genç görünmesi için kolajen önemli bir role sahiptir ve sağlıklı olmayan yaşam koşulları (stres, düzensiz beslenme, aşırı güneş maruziyeti, sigara içmek, alkol tüketimi, yüksek kortizol seviyeleri, yaşlanma ve bazı ilaçlar) ile birlikte kolajen üretimi azalır. Bu nedenle, birçok insan cildin gençleştirilmesi ve sağlıklı kalmasına yardımcı olmak için kolajen takviyesi kullanmayı tercih eder. Salt cilt bakımı ile cildin sağlıklı kalması için yeterli olmayabilir. Cilt bakımı ile birlikte sağlıklı yaşam şartlarını uygulamak ve kolajen takviyesi kullanmak da faydalı olacaktır. Nemlendirici ve güneş koruyucu kremler kullanmak da bu konuda katkı sağlayacaktır.
Erkekler kolajen kullanmalı mı?
Tıpkı bayanlarda olduğu gibi erkekler de kolajen kaybına maruz kalırlar ve yaşlanma sürecinden etkilenirler. Bu nedenle, sağlıklı bir cilt, saç ve eklem fonksiyonu için kolajen takviyesi kullanmak erkekler için de faydalı olabilir.
Kolajen saç sağlığı için yararlı mıdır?
Kolajen saç sağlığı için de oldukça önemlidir. Saçın yapısını oluşturan temel maddelerden biri olan kolajenin takviyelerle alınması, vücuttan kaybedilen kolajenin yerine konması açısından oldukça önemlidir.
Saç köklerinde çeşitli reaksiyonlar sonucu ortaya çıkan serbest oksijen radikalleri, köklerdeki hücrelere zarar verebilir. Saçların beyazlaması da serbest radikallerin saç üzerindeki etkilerinden biridir. Kolajen, antioksidan gibi davranarak serbest radikalleri ortadan kaldırır. Saç köklerinin sağlıklı kalmasına yardımcı olur. Saçlarda beyazlaşmanın azalmasına katkıda bulunur. Ayrıca saç köklerini içeren cilt dokusunu koruduğundan yaşlanmayla ortaya çıkabilecek saç güçsüzleşmesi ve dökülmesi gibi olayları engelleyebilir.
Menapoz ve kolajen düzeyi
Menopoz döneminde kadınların kolajen üretimindeki azalma daha belirgindir, çünkü menopozda östrojen seviyeleri düşer ve östrojen, kolajen üretiminde önemli bir role sahiptir. Bu nedenle, menopoz döneminde kolajen takviyesi kullanmak, cilt sağlığı ve eklem fonksiyonunu sürdürmek için faydalı olabilir.
Kolajen satın alırken dikkat edilmesi gerekenler
Kolajen takviyesi satın alırken dikkat edilmesi gereken bazı faktörler şunlardır:
1. Onaylı ve Güvenilir bir marka seçmek: Satıcı Tarım Bakanlığı onaylı firma olmalıdır. Ürüne ait yine Tarım Bakanlığı tarafından verilmiş bir Takviye Edici Gıda Onay Numarası olmalıdır. Zaten mevzuata göre bu ikisi olmadan satış yapmak mümkün değildir ama özellikle internet ortamında güvensiz sitelerde satışa sunulan ürünlerde bu durum önem arz edebilir.
2. Etiket bilgilerini okumak: Ürün etiketindeki içerik listesinden ürün içeriğine giren bileşenlerin adını ve miktarını/konsantrasyonunu iyice inceleyin. Böylece ihtiyacınız olan bileşeni içerip içermediğini, içeriyorsa gerekli miktarı yeterince içerip içermediğini öğrenmiş olursunuz. Alerjik bir bünyeniz varsa size dokunan alerjenlerin varlığını kontrol edin. İlaç kullanıyorsanız, ilaçlarınızla etkileşime girebilecek bileşenleri kontrol edin.
3. Takviyenin formunu seçmek: Kolajen ürünleri farklı formlarda satışa sunulmaktadır. Bunlar; toz, tablet veya sıvı formda olabilir. Hangi form size uygunsa o formu seçmelisiniz. Yalnız burada dikkat edilmesi gereken husus günlük alınması gereken dozu sağlayabilmektir. Tabletler maksimum 1 g ağırlığında olur. Bunun da bir kısmı dolgu maddesidir. Yani tabletin tamamı kolajen değildir. Kolajene ilaveten tablet formu için bir takım dolgu maddeleri de içerir. Bilindiği gibi kolajenden beklenen yararı elde edebilmek için günde 3,5-10 g arasında kolajen içmek gerekir. Bu durumda tabet formu kullanılacaksa bir günde en az 4 adet tablet almak gerekir. Bu faktörlere göre tercih ettiğiniz formu seçin.
Burada şunu belirtmekte yarar var, toz formdaki hidrolize kolajen peptitler, şu anda piyasada bulunan kolajen takviyelerinin en çok yönlü olanlarıdır. Bu ürünler, en sevilen her türlü sıcak ve soğuk içecek ve yiyeceklerle karıştırılarak kolayca tüketilen emilimi yüksek, sindirimi kolay, katkısız, aromasız ürünlerdir.
Toz formdaki hidrolize kolajen peptit ürünleri, farklı reçetelerle piyasaya arz edilirler. Aynı içerik ve bileşenlere/reçeteye sahip değillerdir. Kolajen miktarı ve içine dahil edilen bileşenler irdelenilerek hedeflene amaca göre satın alınmalıdır.
4. Doktorunuza danışmak: Herhangi bir sağlık sorununuz var ise size en uygun kolajen türünü belirlemek için öncelikle doktorunuza danışmalısınız. Çünkü satışa sunulan kolajenlerin büyük bir kısmı, kolajen dışında farklı bileşenler de içermektedir. Bu bileşenlerin size olumsuz etkisinin olup olmadığını öğrenmeniz gerekir.
5. Kolajenin helal kaynaklı olmasına dikkat etmek: Kolajen hayvanların deri ve kemiklerinden elde edilmektedir. Yurtdışındaki kolajen fabrikalarında kolajen üretiminde ağırlıklı olarak sadece domuz deri ve kemikleri ya da domuz deri ve kemikleri ile birlikte aynı anda karışık vaziyette sığır deri ve kemikleri kullanılmaktadır. Bu durum da müslüman ve yahudiler için helallik/koşerlik sorununu ortaya çıkarmaktadır. Bunun için dini hassasiyeti olan tüketicilerin kolajenin geçerli bir kurumdan alınmış Helal Sertifikasının olup olmadığını kontrol etmelidir.
Helal sertifikası dünya ölçeğinde bir çok kurum tarafından kolayca verilebildiği için sertifika veren kurumun da bu açıdan konrol edilmesi gerekir. Bu konuda en güvenilir belgeler İslam İşbirliği Teşkilatı’na bağlı SMIIC’ın verdiği belgelerdir. Devletlerarası bir kuruluş olan SMIIC (İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü) düzenlediği helal standartları ile gıda güvenliğini temel amaç alarak Müslüman tüketicilerin gönül rahatlığı ile gıda ve ihtiyaç maddelerini tüketebilmesini sağlamayı amaç edinmiştir. SMIIC aynı zamanda oluşturduğu standartlarla, dünya ölçeğinde bütün ülkelerde faaliyet gösteren helal belgelendirme kuruluşlarını akredite etmektedir. Böylece bu kuruluşların verdikleri helal gıda belgelerinin güvenilirliğini sağlamaktadır.
5. Uygun muhafaza: Kolajen takviyeleri su içeriği oldukça düşük ürünlerdir. Dolayısı ile bir kaç yıllık raf ömürleri vardır. Uygun şartlarda muhafaza edilirlerse raf ömürleri 2-4 yıl arasında değişir. En uygun şekilde korumak için ürün kullanıldıktan sonra ağzı kapatılarak, ışıktan korunmalı, serin ve kuru bir yerde muhafaza edilmelidir.
Kolajene ihtiyaç duyduğunuzu gösteren işaretler
Amino asitler vücudumuzun yapı taşlarıdır ve iyileşmemizi, büyümemizi, yaşlanan vücudumuzu onarmamızı ve gençleşmemizi sağlar. Vücudumuzun kolajen üretebilmesi için de gereklidirler. Kolajen üretimi 20 yaş civarında zirve yapar ve yaşlandıkça yavaşlar. Bu azalma, protein liflerinin kademeli olarak bozulmasına neden olur, bu da cildimizin kurumasına ve incelmesine ve kırışıklıkların ortaya çıkmasına neden olur. Ayrıca kemik ve kıkırdak kaybına ek olarak eklemlerimizde artan ağrı, rahatsızlık ve iltihaplanmaya da yol açar. Saçlarımız incelmeye başlayabilir, hormonlarımızın etkisi azalabilir, vücudumuz arıza vermeye ve ağrımaya başlayabilir, sindirim sistemimiz zarar görür ve kendimizi iyi hissetmemeye başlarız. Bu döngüyü azaltmak ve yapımı arttırmak için kolajen kullanılabilir.
Kolajen ciltten emilir mi?
Tüketiciler Hidrolize Kolajen Peptit ihtiyaçlarını büyük çoğunlukla ağızdan alınan takviyeler aracılığıyla gidermektedirler. Bu yolla alınan kolajen, vücudun çeşitli bölgelerindeki kolajene ihtiyaç duyan dokulara etki edebilmektedir. Bunun yanı sıra son yıllarda, kolajen içeren bir çok cilt bakım ürünleri de piyasaya arz edilmektedir.
Kolajen içeren kremler ile vücudumuzun kolajen ihtiyacı karşılanabilir mi? Bu soruya evet demek oldukça zor. Çünkü kolajen deriye sürüldüğünde iyi emilmemektedir. Orijinal kolajen derinin epidermis tabakasından da aşağı seviyesinde üretildiği bilinmektedir. Kolojen içeren kremlerin (kolajenin) bu seviyeye nüfuz etmesi oldukça zor görünüyor.
Kolajenin yan etkileri nelerdir?
Kolajen takviyelerinin genellikle güvenli olduğu ve ciddi bir yan etkisinin bildirilmediği belirtilmektedir. Ancak, bazı kişilerde nadir durumlarda yan etkiler görülebilir. Bunlar arasında mide bulantısı, ağız kuruluğu, baş dönmesi, alerjik reaksiyonlar ve ishal gibi hafif yan etkiler yer alabilir.
Bunun dışında kolajen takviyeleri hayvansal kaynaklı olduğundan, istisnalar olsa da çoğu tür veganlar veya vejeteryanlar için uygun değildir.
Kolajen günlük ne kadar kullanılmalı?
Günlük kolajen kullanım dozu markalara ve ürünlere göre farklılık gösterebilir, ancak yapılan bilimsel çalışmalar ışığında kolajenden beklenen yararı elde edebilmek için günde 3,5-10 g arasında saf kolajen içilmesi önerilmektedir.
Kolajenlerde yazan dalton nedir? Kaç olmalıdır
Gıdaların çoğu mide bağırsak kanalına protein ve polisakkarit gibi makro molekülleri içeren iri moleküller halinde girer. Bunların bağırsak bariyerini geçebilmesi için önce suda çözünmesi sonra daha küçük moleküllere yıkılması zorunludur. Bu yıkılma işlemine sindirim denir.
Hidrolize kolajen peptit, kendisinden oldukça büyük molekül yapısına sahip olan Kolajenin hidrolize edilmesi ile elde edilir. Kolajenin hidrolizasyonunda önce kısmen daha küçük molekül yapısındaki jelatin, onun da hidrolizi ile oldukça küçük molekül yapısına sahip olan Hidrolize Kolajen Peptit elde edilir.
Kolajen, insan vücudu tarafından üretilen en önemli proteindir ve her protein gibi amino asitlerden oluşur. Kolajen normalde üçlü sarmal yapıda, suda çözünmez özelliktedir. Ortalama 600-3000 amino asit içeren zincir uzunluğuna sahiptir. Molekül ağırlığı 300.000-400.000 daltondur. Bu yapı oldukça büyüktür ve vücudumuz tarafından sindirilemediğinden kolajenden faydalanmak zordur. Ayrıca molekül içi hidrojen bağları nedeniyle çok kararlıdır. Kolajenin bu formu daha çok gıda sanayinde fonksiyonel amaçlarla kullanılır, besleyici değeri yok denecek kadar azdır.
İşte Hidrolize Kolajen Peptit, hayvan deri ve kemiklerinden elde edilen üstte tanımlanan oldukça büyük moleküllü kolajen proteininin enzimatik veya asidik hidrolizi sonucunda oluşan suda çözünür formdaki protein hidrolizatıdır. Molekül ağırlığı ortalama olarak 2000-5000 Dalton aralığındadır. Bu sayede sindirimi ve biyoyararlanımı iyidir.
Dalton, kimyasal maddelerin moleküler ağırlıklarını ifade etmek için kullanılan bir ölçü birimidir. Bir tek proton veya nötronun kütlesi olarak tanımlanır. Bir dalton, elementer birim olarak aynı sayıda proton ve nötron içeren bir hidrojen atomunun ağırlığının 1/12’si kadar kabul edilir. Örneğin, suyun moleküler ağırlığı yaklaşık olarak 18 dalton (2×1 dalton (hidrojen) + 1×16 dalton (oksijen)) olarak hesaplanabilir. Bir molekülün moleküler ağırlığı, moleküldeki atomların atomik kütlesinin toplamıdır.
Kolajen peptitler farklı moleküler ağırlıklara sahip olabilirler. Tip 1 ve Tip 3 kolajenlerin moleküler ağırlığı yaklaşık 2000-5000 dalton’dur. Kolajen takviyelerinde kullanılan hidrolize kolajen peptitlerin moleküler ağırlığı ise genellikle 1000-5000 dalton arasında değişebilmektedir. Bazı kaynaklar, kolajen takviyeleri için en uygun olanın 2000 dalton moleküler ağırlıktaki kolajen peptitleri olduğunu belirtmektedirler.
Kolajenin hangi formu (toz, tablet, sıvı) kullanılmalı?
Hidrolize Kolajen Peptitler piyasaya toz, tablet ya da sıvı formlarda arz edilmektedir. Her bir formdaki kolajenin kaynağı genellikle aynıdır. Yani aralarında yararlanım açısından fark yoktur. Yeterki bir serviste günlük alınması gereken kolajen miktarını (3,5-10 g) sağlasınlar. Sonuç olarak hangi formunun kullanılması gerektiği, tamamen kişisel tercihlere bağlıdır.
Hamileler kolajen kullanabilir mi?
Kolajen protein tabiatında tamamen doğal bir üründür. Hamilelik döneminde kolajen takviyeleri kullanımı hakkında ortaya konan kesin bir kural yoktur. Doktorların bu konudaki görüşleri de birbirinden farklılık gösterebilir. Bazı doktorlar, gebelik döneminde kolajen takviyelerinin kullanımına karşı çıkarken, bazıları da hidrolize kolajen peptitlerin zararsız olduğunu ve gebelerin kullanabileceğini düşünmektedir. Bu yüzden, hamilelik döneminde kolajen takviyesi kullanımı için doktorunuza danışmak en uygunu olacaktır.
Kolajen yerine kemik suyu kullanılabilir mi?
Hidrolize Kolajen Peptid eldesinde ağırlıklı olarak sığırların deri ve kemikleri kullanılmaktadır. Yani kemik kolajenin hammaddesidir denilebilir. İlgili olarak kemik suyu, kolajenin kısmen parçalanması ile elde edilen jelatin içerir. Jelatin, kolajenin kısmi hidrolizi (parçalanması) ile elde edilir. Yalnızca sıcak suda çözünür, soğuyunca jelleşir. Gıda alanında şekerleme ve tatlılarda kıvam artırıcı, jelleştirici özelliğiyle yoğun olarak kullanılır. Molekül ağırlığı ortalama 50.000 daltondur. Görece yüksek bir molekül ağırlığındadır. Vücut tarafından emilimi ve kullanımı, dolayısıyla biyoyararlanımı özellikle kolajen peptidlere göre düşüktür.
Takviye edici gıda olarak satılan kolajen ise Hidrolize Kolajen Peptid olarak adlandırılır. Hidrolize Kolajen Peptid, jelatinin kontrollü enzimatik hidroliziyle (parçalanmasıyla) elde edilir Hidrolize edildiği için molekül yapısı jelatinden oldukça küçüktür. Amino asit sayısı 50’den az olan proteinler peptid olarak gruplandırılır. Hidrolize Kolajen Peptidin molekül ağırlığı ortalama 2000-5000 dalton arasındadır. Soğuk ve sıcak suda rahatlıkla çözünür. Molekül ağırlığı çok düşük olduğundan mide asidine ihtiyaç duymadan bağırsaklarda emilir. Kolajenin bu formu tüketildikten birkaç saat sonra vücut tarafından %90 ve üzeri oranında kullanılabildiği için yüksek biyoyararlanıma sahiptir. Bu nedenle kolajenin sağlık amaçlı faydalarından yararlanmak isteyenler Hidrolize Kolajen Peptidler, tüm dünyada birinci sırada tercih edilmekte ve kullanılmaktadır.
Toparlayacak olursak kaynatma ile kemikten kemik suyuna geçen Jelatin, Hidrolize Kolajen Peptidin hammaddesidir. Bu yönüyle vücuda alınan kemik suyundaki jelatin mide asidinde parçalandıktan sonra enzimlerce daha küçük moleküllere kadar parçalanır ve bağırsak bariyerlerinden geçerek vücuda dahil olur. Yani kolajenden beklenen yaraları sağlayabilir. Ancak burada önemli olan günlük alınması gereken kolejeni sağlayacak olan kemik suyu miktarıdır. Bu miktarı hesaplamak için kemik suyunun kolajen (jelatin) içeriğinin bilinmesi gerekir. Takdir edilirki kemik suyunun önemli kısmı sudan oluşmaktadır. Su oranı yapılış tekniğine bağlı olarak %95-98’in üzerinde olduğu söylenebilir. Bu durumda kemik suyu ile alınacak kolajen miktarı oldukça az olmaktadır. Geriye kalan kuru maddenin (%2-5) yarısı kolajen olduğu kabul edilse dahi bir seviste alınması gereken kolajen miktarını (3,5-10 g) sağlamak için 300 ml kadar kemik suyu içmek gerekecektir. Kemik suyunda jelatin dışında kuru maddeyi oluşturan yağ ve mineral meddeler (kalsiyum ve fosfor) de bulunmaktadır. Kolajen (jelatin) alımı için içilen 300 ml kemik suyunda, en az jelatin kadar kuru maddeyi oluşturan diğer bileşenler de vücuda alınmaktadır. Kolajen yanında sıklıkla alınan bu bileşiklerden doymuş yağ asitleri tüketicinin kalp damar sağlığına olumsuz etki edebileceği düşünebilir. Ayrıca kemik suyunun cilde direk faydaları olduğunu destekleyen çok az araştırma veya kanıt mevcuttur. Bu açıdan kolajen ihtiyacının karşılanması için hem kolajen takviyeleri hem de kemik suyu tüketimi bir arada yapılabilir ama daha sağlıklı olanı kolajen ihtiyacının ağırlıklı olarak, biyoyararlılığı jelatinden çok daha yüksek olan Hidrolize Kolajen Peptid takviyesi ile sağlanmasıdır.
Kolajen ve C vitamini etkileşimi
Askorbik asit, yani C vitamini, kolajen üretiminde önemli bir rol oynar. Kolajen, cilt, kemikler, eklemler ve diğer dokularda bulunan bir protein türüdür ve vücutta sağlıklı bir şekilde üretilmesi için C vitamini gereklidir. Bu nedenle, C vitamini takviyesi almak, kolajen üretimini destekleyebilir. Bazı çalışmalar, kolajen takviyesi alırken C vitamini takviyesinin alınmasının daha iyi sonuçlar verebileceğini göstermektedir. Kolajen takviyesi ve C vitamini takviyesi birlikte kullanıldığında daha etkili bir sonuç elde edilebilir. Antioksidan özellikteki C vitamini, vücutta bulunan ve kolajen proteinini parçalayıcı etkideki kolajenaz enzimini etkisiz hale getirerek kolajenin korunmasını sağlar. Ayrıca enerji oluşum metabolizmasına, bağışıklık sisteminin normal fonksiyonuna, yorgunluk ve bitkinliğin azalmasına katkıda bulunur. C vitamini, antioksidan özellikleri sayesinde serbest radikallerin oluşumunu engeller ve cildin daha sağlıklı kalmasına yardımcı olur. Ayrıca, yara iyileşmesine ve cilt onarımına da katkıda bulunur.
Kolajen üretimini arttıran besinler nelerdir?
Vücut için oldukça önemli bir protein olan kolajenin yeterli ölçüde ve kalitede sentezlenebilmesi sağlık açısından oldukça önemlidir. Vitamin C, kolajen üretiminde rol oynar. Bu yüzden yeterli C vitamini alınması kolajen sentezi için gereklidir. Bakır minerali, üretilen kolajenin düzenlenmesinde görev alır. Kolajenin dokuya gerekli sağlamlığı verebilmesi için gerekli bağ oluşumlarında bakır rol oynar. Dolayısıyla bakırın yeterli miktarda tüketilmesi gerekir.
Kolajende hasara yol açan durumlar nelerdir?
Yaşın ilerlemesiyle birlikte vücutta üretilen kolajen miktarı azalır. Bu doğal bir süreçtir. Bunun yanı sıra bazı durumlar sonucunda vücuttaki kolajenin hasarlanması söz konusudur. Kolajen üretiminin veya yapısının zarar görmesi çeşitli rahatsızlıklara neden olabilir. Fazla şeker ve rafine karbonhidrat tüketimi, kolajenin kendini yenileme özelliğini engelleyebilir. Aşırı şeker tüketiminden kaçınmak, vücuttaki kolajen kalitesini korumaya yardımcı olabilir. Güneş ışığına uzun süre maruz kalmak, kolajen üretimini azaltabilir. Vücudun yeterli miktarda kolajen sentezleyebilmesi için güneş ışığına aşırı maruziyet konusunda dikkatli olunması önerilir. Sigara içmek; kolajen sentezini azalttığı gibi yara iyileşmesini geciktirebilir ve kırışıklıklara neden olabilir. Bu zararlı dışında, sigaranın neden olduğu çok ciddi hastalıklar vardır. Tüm bunlardan korunmak için sigaranın bırakılması oldukça büyük önem taşır.
Kanser hastaları kolajen kullanabilir mi?
Bazı uzmanlar kolajenin hücreleri beslediğini bu nedenle kanser hücrelerini de besleyebileceğini iddia etmektedir. Ancak kanser hastalarının kolajen kullanmasını engelleyecek bilimsel bir bulgu yoktur. Tam aksine, 2021 yılında Nature Cancer dergisinde yayınlanan bir makale uyku halindeki kanser hücrelerinin çevresinde tip 3 kolajen miktarının azalmasının kanseri yeniden uyandırdığını göstermiştir (Martino et al., 2022). Bu nedenle kanser hastalarında kolajen kullanımı önemli olabilir.