Kaç yaştan itibaren kolajen kullanılmalı? Çok genç olup olmadığınızı mı merak ediyorsunuz? Ya da çok yaşlı? Bu soruların cevabını bu yazıda bulabilirsiniz.
Yazı İçeriği
En kısa cevap: 20’li yaşların ortaları
Kolajen, vücutta doğal olarak sentezlenen bir proteindir. Ancak kolajen sentezi 20’li yaşların ortasına kadar yeterli düzeyde devam eder ve daha sonra olgunlaştıkça kademeli olarak yavaşlar. Bu nedenle kolajen takviyelerine 20’li yaşlardan önce başlamak gereksizdir. Ancak 20’li yaşların başlarından ortalarına kadar, kolajen takviyesine yavaştan başlamak kolajen eksikliğini gidermek için en uygun yaştır.
Araştırmalar, 25-30 yaşlarına geldiğinizde vücudumuzun daha az kolajen üretmeye başladığını kanıtlamaktadır. İlk yıllarda sadece küçük bir miktar kaybedilirken, 40 yaşına geldiğinizde yılda %1 civarında kayıp gerçekleşmekte ve ilerleyen yaşlarda daha da hızlanmaktadır. Kolajen kaybı, maalesef yaşlanmanın çirkin gerçeklerinden biridir.
Vücudumuzda kolajen sentezi yavaşladığında, protein liflerinde kademeli bir bozulma meydana gelir. Cildimiz daha fazla nem kaybeder, dolgunluk ve elastikiyeti azalır ve kırışıklıklar oluşmaya başlar. Ancak kolajendeki bu azalma vücudumuzun diğer bölgelerinde de etkilerini gösterir. Eklemlerimizde sıklıkla oluşan ağrı ile rahatsızlık ve iltihaplanmaya varabilecek kemik ve kıkırdak kaybına yol açabilir. Saçlarda incelme başlar, hormonlarımız bozulduğu için vücut ağrıları artar ve sindirim bozulur. Dolayısıyla kısaca eskisi kadar iyi hissetmemeye başlarız. Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere kolajen almaya ne zaman başlamanız gerektiğinin cevabı, nihayetinde, mümkün olan en erken zamandadır.
Kolajen eksikliğine bağlı bu sağlık sorunlarını yaşamamak için 20’li yaşlardan itibaren kolajen içeriği yüksek yiyecekleri yemeye ve/veya yüksek kaliteli kolajen takviyesi kullanmaya başlamak için asla beklememelisiniz. Üstelik bu yaşları geçtiyseniz hemen şimdi başlamanızı öneririm.
Başlama yaşını öne çekebilecek ana faktör: yaşam tarzı
Kolajen sentezi ve eksikliğinde yaşam tarzı da çok önemlidir. Bu, vücudumzdaki kolajenin en kötü düşmanı olan oksidatif strese maruz bırakan herhangi bir alışkanlık olabilir. Oksidatif stres, cilt ve vücuttaki kolajeni hedefleyen ve bozan enzimleri aktive etmektedir. Ayrıca iltihaplanmaya neden olabilir, cilt bariyerini bozabilir ve cilt kök hücrelerinin işlevini bozabilir. Sonuç olarak, vücudunuzun kolajen düzeyi ve cilt sağlığını önemli ölçüde azalır.
Kolajen kaybı açısından, güneşe maruz kalma en kötü suçlulardan biridir. UV ışığına maruz kalma, sağlıklı hücrelere zarar veren reaksiyonları tetikleyen serbest radikallerin oluşmasına neden olmaktadır. Deride meydana gelen bu oksidatif hasar kolajeni parçalamaktadır. Diğer zararlı alışkanlıklar arasında aşırı şeker tüketmek, sigara içmek ve çevre kirliliği sayılabilir. Uyku eksikliği ve yetersiz beslenme de kolajen kaybını hızlandırmaktadır.
Bu faktörler de söz konusu olduğundan, kolajen ihtiyacı daha erken yaşlarda başlayabilir. Bu nedenle, herkesin yaşam tarzını ve şimdiye kadar cildine nasıl davrandığını düşünerek kolajen kullanmaya başlaması gerekir.
Kolajen kaybının ilk belirtileri
Kolajen kaybını anlamak için bakılması gereken başlıca yerler göz ve ağız çevresidir. Göz çevresindeki cilt, özellikle yaşlanma belirtilerine karşı hassastır. Bu nedenle kolajen eksikliğinde oluşmaya başlayan ince çizgiler ve kırışıklıklar fark edebilirsiniz. Ve ağız çevresinde, burnunuzun kenarından ağzınızın köşelerine doğru derinleşmeye başlayan çizgiler görebilirsiniz ve çene hattınız belirgin bir şekilde belirginliğini kaybetmeye veya sarkmaya başlayabilir.
Ayrıca, cildin eskisi kadar yumuşak ve nemli olmadığını fark edebilirsiniz. Cildinize dokunduğunuzda pürüzlü hissedebilir veya cilt rengi biraz solabilir. Bu değişikliklerin tümünü veya bir kısmını fark ederseniz, bu, kolajen takviyelerine başlamayı düşünmeniz gerektiğinin bir işareti olabilir.
Kolajen sentezini teşvik edin
Bu doğal bir döngü olsa da kolajen takviyeleri sayesinde geciktirilmesi mümkündür. Kolajen takviyeleri hem kadınlar hem de erkekler için eşit derecede önemlidir. Takviyeler vücudun doğal kolajen sentezini teşvik ederek daha iyi yaşlanmayı, kolajen eksiklikliğine bağlı hasarları gidermeyi ve daha uzun süre genç hissetmeyi sağlar.
Kolajen nasıl kullanılmalı? Ne zaman kullanılmalı? başlıklı yazıyı okumak için tıklayınız.
Kolajen almak için maksimum yaş sınırı var mı?
Yaşımız 65-70 yaşına ulaştığında, kolajen üretimi yılda yaklaşık %30 oranında azalmaya başlar. Ancak kolajen için asla geç değildir.
Kolajen özellikle 55 yaşından sonra elzem bir takviyedir. Bilimsel çalışmalar, 55 yaş üstü kişilerin, kolajenin özellikle kemik ve eklem rahatsızlıklarında önemli faydalar sunduğunu göstermektedir.
Sonuç
Her ne kadar kolajen sentezi 20’li yaşların ortasına kadar hızlı şekilde gerçekleşse de kolajen yıkımını artıran güneşe maruziyet, sigara kullanımı, aşırı şeker tüketimi ve yetersiz uyku gibi çeşitli etkenler varsa 20’li yaşların başından itibaren kolajen kullanmaya başlamalısınız. Eğer bu yaşları geçmişseniz, hemen başlamanızı öneririm. Unutmayın kolajen kullanımı için bir üst sınır yoktur ve sürekli olarak takviye etmeniz sağlığınızı korumak için çok önemlidir.
BONUS: Eğer siz de kolajenin faydalarını kendiniz deneyimlemek istiyorsanız tam size göre geliştirilen ProfTürker Kolajen ürünleri ile tanışmanız için profturker.com adresinde geçerli PROF10 kodunu kullanabilirsiniz.